9 Mart 2015
TRT-TÜRK ATATÜRK’E KİN KUSUYOR…
TRT-TÜRK son yıllarda, Almanya’nın nüfus yoğunluğu bakımından en büyük eyaleti olan
Nord Rhein Westfalen ile (Kuzey Ren Vestfalya), Hessen ve Baden Württemberg eyaletlerinde izlenemiyordu. Daha doğrusu Unity Media bu kanalı, sunmuş olduğu Türkiye TV kanalları paketinden çıkarmıştı. Gerekçe olarak, TRT ile bir anlaşmaya varılamadığı söyleniyordu.
Kısa bir süre önce, TRT-TÜRK TV kanalı da „Türkiye paketi“ne eklendi ve bu kanalı da izlemeye başladık…
Önce kısa bir bilgi: Bu satırların yazarı, 1 Nisan 1990’da, Nord Rhein Westfalen’da, eski adıyla TRT-INT TV kanalının kablo üzerinden yayın yapabilmesi için, söz konusu eyaletin Radyo ve Televizyon Kurumu Başkanı Klaus Schütz ile görüşerek, ricada bulunmuş, yayın için gerekli sözü almış ve kısa bir süre sonra da TRT-INT Türkçe yayınlarına başlamıştı.
Daha sonraları TRT-INT’in kablodan çıkarılması gündeme getirilmiş, ancak laik ve demokratik bir sivil toplum kuruluşu olarak, bu tasarrufu yazışmalar ve görüşmeler yoluyla engellemiştik. Hatta TRT genel müdür yardımcısı Altan Kınal’ı davet ederek, LfR (Landesanstalt für Rundfunk und Fernsehen) Genel Müdürü ile birlikte bir görüşme yapmış, TRT-INT’in kablolu yayında kalmasını sağlamıştık. Buna ilişkin belgeleri TRT arşivlerinde bulmak mümkün olsa gerek...
Bu kısa açıklamayı yapmamızın nedeni, yaygın bir deyişle, „Devlet Televizyonu“ olarak bilinen TRT’nin, yurttaşlarımızın ve soydaşlarımızın en yoğun olarak yaşadığı Almanya’da, Anayurdumuz‘dan yazılı ve görüntülü yayınların bir TRT kanalıyla yapılması konusu üzerinde özenle durmamızdan kaynaklanıyordu…
***
Şimdi gelelim bu yazımızın başlığına ve üzüntü kaynağımıza: TRT-TÜRK , adına yakışmayan ve hatta nefret uyandıran programlar yayınlamaktadır. Bunlardan birkaç örnek verelim…
5 Mart 2015 akşamı saat 21.45’te , Atatürk düşmanı ve aynı zamanda kadının özgürlüğüne karşı çıkan Ömer Tuğrul İnançer’le yapılan „Gönül Dünyamız“ adlı programı üzüntüyle izledik.
6 Mart 2015 akşamı, arka arkaya Atatürk karşıtı programlar izledik:
1. „Türkiye’de Siyasal Akımlar“ adlı, toplama ve seçilmiş kimi isimlerle, baştan savma yapıldığı belli olan ve Atatürk’ü doğrudan eleştirme konusunu içeren bir program yayınlandı. Özellikle şu görüş dikkat çekiciydi: „Atatürk, İsmet İnönü üzerinden dolaylı olarak değil de, doğrudan doğruya eleştirilmeli.“
Bu programın hemen arkasından yayınlanan „Kendi Gök Kubbemiz“ adlı programda, Atatürk düşmanlığına sığınarak, iktidara yaranmak ve belli ki, TRT’de programlar yapma firsatı kapmak amacı olan Kadir Mısırlıoğlu adlı zat, başında fesiyle hem kılık-kıyafet ve şapka devrimine karşıtlığını ortaya koyuyordu hem de Ali Şükrü’nün „Erzurum Kongresi’nde Mustafa Kemal’e karşı ilk muhalefeti başlatan kişi olduğu“ propagandası yaparak, Atatürk düşmanlığını devletin TV kanalında da sürdürüyordu...
Atatürk karşıtlığı bilinen ve „Kurtuluş Savaşı tek kurşun atmadan kazanılabilirdi“ gibi tutarsız, saçma ve dolayısıyla gülünç iddialarda bulunan „tarihçi“ Mustafa Armağan ve gazeteci olduğu söylenen Ömer Erbil’e ve benzerlerine yorum yaptırılıyordu…
Tan gazetesi sahibi Ali Şükrü’nün „öldürülmesi“ konusunda, kendisinin 1920’de Men-i Müskirat (içki yasağı) yasa teklifini verdiği için, dolaylı bir Atatürk suçlaması yapılıyordu. Kadir Mısırlıoğlu bu nefret uyandırıcı programda, Atatürk’ün „fedaisi“ olarak nitelediği Topal Osman tarafından öldürüldüğü izlenimini vermeye çalışıyordu.
Bu malûm zat, „Türkiye Büyük Millet Meclisi“‘ni telâffuz ederken, Atatürk’lü Meclis için „adı büyük ama kendi küçük“ ifadesini kullandı…
Lozan Antlaşması’nı eleştirdi ve Ali Şükrü’nün İsmet İnönü’nün Lozan’a gitmesine de karşı çıktığını, ağdalı ve bozuk bir Türkçe ile anlatmaya çabaladı…
Ve en sonunda dilinin altındaki baklayı şu cümleyle çıkardı: „Ali Şükrü, Hilafet ve Saltanat yanlısıydı...“
10 Kasım günleri saat 9.05’te „nereye gidilmesi gerektiği“ konusunda bir insandışılık ortaya koyan bu zat, aynı zamanda „husumetinizi ve hissiyatınızı diri tutun“ diye, dinci ve kinci bir mesaj vermiştir…
Ağzından sık sık Allah adı çıkan birilerinin, aynı ağızdan kin ve başka şeyler kusmalarının, insanlıkla değil düşmanlıkla ilgisi olabilir… Söz konusu program, 8 Mart 2015 Pazar günü de TRT-TÜRK’te tekrar edildi…
Bu ve benzeri kişilerin yaptıkları böyle düşmanca programları, Atatürk’ün can düşmanı olan, Türkiye‘yi haritadan silmek isteyen düşman devletler bile yapmamışlardır.
Hatta, Yunanistan Başbakanı Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü için aday göstermiştir…
TRT-TÜRK, böyle yanlı, düzeysiz ve düşmanca programlarla,
1. ATATÜRK’e karşı kin kusmaktadır
2. ATATÜRK ve arkadaşlarına karşı düşmanlık propagandası yapmaktadır
3. TÜRKİYE CUMHURİYETİ düşmanlığı yapmaktadır
4. Dinci ve kinci kesimin borazanlığını yapmaktadır
5. Cehalete cesaret vermektedir
6. Bir kamu kuruluşu olmasına rağmen, halkın büyük bir kesimini hiçe saymaktadır,
dolayısıyla da suç işlemektedir...
Sözde „Ermeni Soykırımı“nın“ 100. Yılında, yurttaşlarımızı, soydaşlarımızı ve de dünya kamuoyunu aydınlatmak üzere yetkin tarihçilerle programlar yapmak yerine, Atatürk’e ve O’nun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırmak, ne yurttaşlıkla bağdaşır ne de insanlıkla…
Vatanımızı kurtaran, devletimizi ve cumhuriyetimizi kuran, kadınlarımızın haklarını anayasa ve yasalarla güvence altına almış olan, kısacası Türk Ulusu’nu dünyanın en çağdaş ve en uygar ulusları katına yükseltmiş olan ATATÜRK’e karşı düşmanca programlar yapmak, yaptırmak ve yayınlamak büyük bir ihanettir.
Çağdaş, uygar, minnet duygusu ve şükran borcu gibi insanlık değerlerine önem veren kurumlar, kurullar ve yetkililer, ATATÜRK’ün aziz hatırası önünde, insanlığın gerektirdiği saygıyla esas vaziyetini almak zorundadırlar…
Dursun ATILGAN
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı |