15/16 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Öncelikle bir tespit yapalım:
Siyasî partilerdeki dinci örgütlenme ne kadar tehlikeli ise, güvenlik güçleri bünyesindeki dinci örgütlenme de en az o kadar tehlikelidir…
15/16 Temmuz 2016'da yaşanan darbe girişiminin Fetullahçı Terör Örgütü tarafından tezgâhlandığı yazılıp, söyleniyor. Resmî kaynaklar bunu doğruluyor.
2013'te AKP iktidarı ile Fetullahçı cemaat arasındaki ipler iyice koptuktan sonra yapılan yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan sonuçlara göre Fetullahçıların ağırlıklarının pek de dikkate değer olmadığı anlaşılmıştı.
Ancak, "Ergenekon", "Balyoz", "Ayışığı", "Sarıkız"; "Poyrazköy"; "Askerî Casusluk ve Şantaj" adlı davaları uyduranlar ve kumpas kuranlara alkış tutanlar, hatta destek verenler, Fetullah Terör Örgütünü teşvik edercesine aymazlığa düşmüşlerdi.
Bu uydurma davalar, cumhuriyet ordularının güvenirliğini son derece ağır bir biçimde sarsmıştı. Aynı örgütün 15/16 Temmuz darbe girişimi de bir başka ağır darbe indirmiştir ordularımızın yapısına.
Hele de TBMM'nin bombalanmış olması, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir bölümünü demokrasi düşmanı düzeyine indirgemiştir.
Bu darbe girişimi, halk ile TSK'yı karşı karşıya getirmiş ve orduların hem kendi içinde emir-komuta düzeni büyük yara almış hem de ulusumuzun ve ülkemizin geleceği ve güvenliği açısından büyük bir endişeye neden olmuştur.
Ayrıca da güvenlik güçlerini oluşturan TSK ile polis teşkilatı arasında bir karşıtlık tohumu ekilmiş izlenimi verilmektedir.
(Askerlerin, üstleri çıplak olarak toplanmaları; bazı kimselerin sosyal medyada "lâikler lâyık oldukları yere getirildiler" gibi aşağılaycı sözler yazmaları, bir imamın cenaze namazında "Ya Rabbim, biz bilhassa okumuşların şerrinden muhafaza eyle!" diye dua etmesi, ayrıştırıcılığın hüzün ve endişe verici bir göstergesidir. Bir askerin boğazlanırken çekilen görüntüsünün korkunçluğu, linç girişimleri, halkın bir kesiminde orduya karşı bir öfke seli oluşması, tehlikenin büyüklüğünü yeteri ölçüde ortaya koymaktadır.)
Peki bu duruma nasıl gelinmiştir..? Fetullahçı Terör Örgütünün polis teşkilatı içinde örgütlendiğini herkes biliyordu, ancak TSK bünyesinde nasıl olmuştur da bu derece yoğun örgütlenebilmiştir?
Dr. Necip Hablemitoğlu, Fetullah'ın, açtığı okullarda yetiştirdiği öğrencileri devlet organlarında görevlendirme örgütleme konusundaki çalışmalarıyla, Cumhuriyet karşıtı bir tehlike oluşturduğunu tespit etmiş ve yazmıştı.
Bu aydınımız 18 Aralık 2002'de katledildi…
Mehmet Emin Değer "Bir Cumhuriyet Düşmanının Portresi" adlı bir kitap yazarak, FETÖ konusuna dikkat çekmişti.
Yavuz Selim Demirağ "Türk Silahlı Kuvvetlerinde Cemaat Yapılanması" adlı kitabında, konuyu ayrıntılarıyla ortaya koymuştu.
Eski Emniyet müdürlerinden Hanefi Avcı, Fetullah Gülen cemmatinin emniyet ve yargı başta olmak üzere pek çok devlet kurumu içerisinde yapılanmasını anlattığı "Haliç'te Yaşayan Simonlar" adlı bir kitap yazmıştı, hemen arkasından tutuklandı.
28 Şubat Uyarısı'nın, güvenlik güçleri arasında dinci cemaat örgütlenmesinin nedenlerden birisi olduğunu herkes biliyordu.
28 Şubat kararları genel olarak;
- Fetullah Gülen Cemaati gibi cemaatlerin faaliyetine dikkat çekerek,
denetlenmesini;
- bazı siyasî partilerin, üstü kapalı da olsa, dinci terör örgütlerine verdikleri
desteklerin önlenmesini;
- ayrıca da camilerde siyaset yapılmasına son verilmesini içeriyordu…
Bu kararlar gereğince, Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) toplantılarında dinci unsurlar ve irticai faaliyette bulunan her rütbeden asker ordudan ihraç ediliyordu.
Ne zamana kadar?
AKP iktidara gelene kadar…
Cumhuriyet ordularında 2003 yılından itibaren AKP hükümet mensupları, Millî Güvenlik Kurulu'nun irticaya bulaşmış ya da dinci cemaat mensubu olan subay, astsubay ve eratın ordudan atılması doğrultusunda aldıkları kararlara YAŞ toplantılarında muhalefet şerhi koyarak, önleyici tutum takınıyorlardı.
Açıkçası, cemaat mensuplarının güvenlik güçleri arasında örgütlenmelerini bir bakıma teşvik edercesine bir yol izliyorlardı.
Demek istediğimiz şudur:
AKP iktidarı "açılım" adı altında yürüttüğü yanlış siyasetle, bölücü terör örgütüyle mücadele yerine müzakere etmeyi seçince, nasıl, doğuda ve güneydoğuda bazı kentler, kasabalar silah deposu haline getirildiyse, FETÖ'nün de polis teşkilatı ve TSK bünyesinde örgütlenmesi, AKP dahil, bazı siyasî partilerin yanlış siyasetlerinin sonucudur…
Fetullahçıların okullarına izin verenler, o okullarda yetişen öğrencilerin, yargıç, savcı, subay v.s. olabilmeleri, devletin gözü önünde yapılmış ve Türkiye Cumhuriyeti'ni, cumhuriyetçi demokrasiyi ayakta tutan kurumlarda yuvalanmışlardır (ordu, polis, yargı, bakanlıklar v.b.).
208 şehit verilen ve 1491 insanımızın yaralandığı 15-16 Temmuz darbe girişimine ilişkin olarak, şu sayılar resmî ağızlardan yapılan açıklamalardan alınmıştır:
Polis teşkilatından 4774 polis gözaltına alınmıştır:
TSK'dan 6038 yüksek rütbeli subay, subay, astsubay, asker;
Jandarma Komutanlığından, 11'i general olmak üzere, 614 kişi;
Yargıdan 755 yargıç ve savcı;
Sivil kesimden ise 650 kişi gözaltına alınmıştır.
Toplam gözaltı sayısı, şu ana kadar 7543 kişi olarak verilmektedir.
Bunlardan 112 kişi amiral ve general rütbesindedir.
İçişleri Bakanlığının görevden el çektirdiği personel sayısı 8777 (7795'i polis).
Bu sayıların yüksekliği nedeniyle, soruyu yineleyelim:
Nasıl olmuştur da FETÖ devletin en önemli kurumları içinde bu derece tehlikeli olabilecek düzeyde örgütlenebilmiştir..?
Elbette askerî darbeye de sivil darbeye de şiddetle karşıyız, ama müsebbibleri konusunda da gerçekleri dile getirmek, ülkemizin ve cumhuriyetçi demokrasimizin geleceği açısından kaçınılmazdır.
Sadece 15/16 Temmuz darbe girişiminde bulunanlar değil, aynı zamanda bu örgütlenmeye kimlerin göz yumduğu da araştırılmalıdır.
Nedenler tespit edilip ortadan kaldırılmadıkça ve bataklık kurutulmadıkça, bu önlemler yetmez.
Türkiye'nin içine itildiği endişe verici durumlar söz konusuyken, ATATÜRK ve O'nun gösterdiği doğrultuda görev yapanları eleştirmek kadar aymazca bir siyaset izlenemez.
Lâik devlet anlayışından vazgeçilmesini isteyenler, "Cumhuriyeti kuranlar dinsizdi" diyenler, alın size "dinli!" bir örgütlenmeyi!
Şimdi ne diyeceksiniz..?
Umarız, Fetö'cü imamların öcünün, zehirli yılanların öcünden kat kat daha tehlikeli olduğu anlaşılmış olur ve 15/16 Temmuz darbe girişiminden gerekli dersler çıkarılır…
Dursun ATILGAN
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı
|