ALMAN PARLAMENTOSU'NUN 2 HAZİRAN 2016 KARARI
Almanya'nın, İngiltere ve Fransa'yı örnek alarak, yirminci yüzyılın başında Güneybatı Afrika'da koloni siyasetini başlattığında, Namibya'da direnen Hererolarla ve Namalara karşı yaptığı ilk soykırım konusunu unutturmak istercesine, Türkiye'yi sanık sandalyasına oturtmak üzere yaptığı sözde "Ermeni soykırımını" tanıma atağı, başta Almanya'da yaşayan Türkler ve Türk kökenliler olmak üzere, tüm Türkleri hâyâl kırıklığına uğratmış ve üzmüştür.
Gerçi Almanya 1915 tehcir olayını "soykırım" olarak nitelemeyi resmen kabûl etmiştir, ancak bu nedenle Türkiye'yi kınama gibi ikinci bir olumsuz karar almamıştır.
Bu karar, Türkiye Cumhuriyeti'nin sorumluluk üstlenmesini gerektirmeyecektir, fakat Almanya, AB üyesi tüm ülkelere, (30 Eylül 1980'den beri yürürlükte bulunan vize zorunluluğu öncülüğünde olduğu gibi), sözde "Ermeni soykırımı" konusunda da öncülük edici ve hatta o ülkelerin parlamentolarını da, aynı doğrultuda karar almaya teşvik edici siyaset izlemesi beklenebilir.
Ayrıca, Türkiye ile Almanya arasındaki tarihî sorumluluk gerektiren siyasî ilişkiler, önemli bir gerileme arzedebilir.
Özellikle de, Almanya'nın büyük çapta lehine bir gelişme gösteren ekonomik ilişkilerin, büyük yara alması da kaçınılmaz olabilir.
Söz konusu karar, ne yansız bir Tariçiler Kurulu raporuna dayanmaktadır ne de güvenilir bilgi ve belgelere. Bu karar bizce, özellikle dinî farklılıklar açısından bakılarak alınan duygusal ve yanlı bir karar olduğu için, Türkiye ile Ermenistan arasındaki buzların erimesine de katkıda bulunmayacağı gibi, Ermeni Diasporası'na ve şiddet yanlılarına cesaret verebilir…
Ayrıca, Türkiye-AB ilişkilerinde AB'nin topyekûn olumsuz bir tutum içine gireceği kesindir. Almanya başta olmak üzere, AB üyesi ülkelerin ders kitaplarına sözde "Ermeni soykırımı"nın girmesi, ne yazık ki, mümkün olabilecektir. Böyle olunca Türk kökenli çocukların, AB üyesi ülkelerin, özellikle de Almanya'nın okullarında yaşayabilecekleri olumsuzlukları düşünmek bile istemiyoruz. Bunun için en akılda kalıcı örnek, 1973'teki Arap-İsrail Savaşı sonrası, Arapların petrolü silah olarak kullanmasıyla başlayan ekonomik kriz sonunda, Türkleri ülkelerine geri dönmeye zorlamak için başlatılan korkunç yıldırma siyaseti ile küçük düşürücü, alay edici fıkraların, tüm toplum kesimlerinin yanı sıra, ilkokul çocukları arasında bile son derece olumsuz etkiler yaptığını ve iz bıraktığını ututmak olanaksızdır.
Almanya Parlamentosu, Alman halkının çoğunluğunun Türklere karşı var olan ön yargısının yoğunlasacağını dikkate alması gerekirdi…
Tam da yeri gelmişken, sözde "Ermeni soykırımı" konusua François Mitterand'ın cumhurbaşkanlığı sırasında olaya nasıl baktığını anımsatmak için, 1983'te Paris'in Orly hava limanında, Ermeni terör örgütü ASALA'nın yaptığı bombalı saldırı konusunda, yazdığımız bir mektuba aldığımız yanıtı, kamuoyuyla paylaşalım:
CUMHURBAŞKANLIĞI DANIŞMANLIK MAKAMI Paris, 2.1.1984
Sayın Dursun ATILGAN,
Ermeni terör örgütlerinin Fransa'da yaşayan Türk yurttaşlarına ve kuruluşlarına karşı yaptıkları terörist saldırılar nedeniyle, Sayın Cumhurbaşkanı'nın samimi olarak dikkatini çekmiş bulunuyorsunuz.
Gerçekte söz konusu olan insanlık dışı terör eylemleridir. Bu eylemler, Fransız yetkili makamları tarafından ittifakla ve şiddetle kınanmaktadır.
Eğer, Osmanlı İmparatorluğu yöneticileri tarafından Ermeni cemaatine karşı 1915-1917 yıllarında yapıldığı söylenen soykırım doğru ise, bu da şiddetle kınanması gereken bir konudur.
Ancak, yüksek düzeydeki Fransız yöneticileri tarafından defalarca ifade edildiği gibi, geçmişteki bu olayların sorumluluğu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına asla yüklenemeyeceği gibi, son yıllarda Türk yurttaşlarına ve kuruluşlarına karşı yapılan terör saldırıları, Fransız makamlarınca hem kınanmış hem de failler cezai takibata uğratılmışlardır.
En derin saygılarımızla
Hubert VEDRINE (*)
Bu yanıtın orijinalini ve Almanca'ya çevirisini, 1984'te Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi Dr. Klaus Hänsch'e sunduğumuzda, bize şöyle demişti: "İzin verirseniz bu mektubu Avrupa Parlamentosu'nda paylaşmak istiyorum. Çünkü Fransa'nın Avrupa parlamenterleri, bize karşı başka türlü konuşuyorlardı…" Biz de, buyurun paylaşın dedik…
(*): Monsieur Hubert VEDRINE daha sonra Fransa'nın dışişleri bakanı olmuştur. |