19 MAYIS'IN 98. YILDÖNÜMÜ
98 yıl önce, 16 Mayıs 1919’da, MUSTAFA KEMAL, beraberindekilerle (toplam olarak 19 kişi) akşam üzeri, Samsun’a gitmek üzere, Bandırma vapuru ile İstanbul’dan ayrıldı. Boğazda ilerlerken, düşman zırhlılarını göstererek,
"Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız maddedir! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz..!" dediğini, özellikle vurgulamayı son derece önemli bir görev sayıyoruz…
19 MAYIS 1919
Sadece Ulusal Bağımsızlık Savaşımıza giden yolun başlangıcı değildir.
Aynı zamanda,
- İnsanın kendi gücüne inanması ve insan güçleri arasında dayanışmanın
yaratılmasıdır; yani halk kaynağına inilmesidir. Bu açıdan bakınca görebiliriz
ki, Ulusal Bağımsızlık Savaşımız ve onu izleyen yıllarda halk için halkla
birlikteliğin tohumları 19 Mayıs 1919‘da atılmıştır.
- İşte bunun içindir ki, 19 Mayıs yalnızca bir savaşın kronolojisinde ilk halka
değildir. Bu savaşın getirdiği ulusal dayanışma, ulusal onur, ulusal
egemenlik, ulusal özgürlük ve tam bağımsızlık gibi, temel kavramların da
doğuş ve çıkış noktasıdır.
- 19 Mayıs, bir bakıma bu temel değerleri kendi ulusal eylemimiz
içinde doğuran bir atılımdır. Halka Dayalı ve Halk Mayalı Türkiye
Cumhuriyeti'ne giden ana yolun çıkış noktasıdır…
Tüm bu gerçekler göz önüne alındığında, her 19 Mayıs, Mustafa Kemal ATATÜRK'e bir hesap verme günü olarak da değerlendirilmelidir...
- O‘na, 19 Mayıs‘ta Samsun‘da yaktığın "Ya bağımsızlık ya ölüm ateşi"
bugün de kafalarımızda ve yüreklerimizde yanıyor, diyebiliyor muyuz..?
- O’na, 19 Mayıs‘la başlattığın, insanımızı kula kulluktan kurtarıp kendi
aklını kullanan özgür yurttaşlar katına çıkarma eylemin, bugün de sürüyor,
diyebiliyor muyuz..?
- O’na, 19 Mayıs‘la bizlere gösterdiğin gerçek yol, yani "İnsan yaşamında en
gerçek yol bilimin gösterdiği yoldur" düşüncesi, bugün de yaşarlığını
koruyor, diyebiliyor muyuz..?
- O’na, 19 Mayıs’ta başlattığın kutsal eyleminle, bize armağan ettiğin "Tam
bağımsız Türkiye ülküsü" bugün de canlılığını sürdürüyor, diyebiliyor
muyuz..?
Eğer bugün bunları rahatça söyleyebiliyorsak, 19 Mayıs'ın anlamını ve önemini bütün yönleriyle kavramış oluruz. Kavramaktan da öte, onun tasarımcısı ve uygulayıcısı Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde olduğumuzu kanıtlamış oluruz...
Şimdi şu soruyu Atatürkçülük etiği açısından kendimize yöneltelim: Bugün biz, yukarıda sıraladıklarımızı özgürce ifade edebiliyor muyuz..?
HAYIR EDEMİYORUZ...
Çünkü, ATATÜRK, TÜRK, TÜRKİYE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ adlarını anayasadan ve ders kitaplarından ve hatta tarihten silmeyi bile düşünenler iktidarda…
Çünkü, ulusal birleştiriciliği tartışılmaz olan ulusal bayramlarımızı kısıtlayan ve yasaklayanlar iktidarda…
Çünkü, okullarda okutulan Andımız'ı, Onuncu Yıl Marşımız'ı yasaklayan, İzmir Marşı'ndan rahatsız olanlar iktidarda…
Çünkü, "biz, milliyetçiliği ayaklar altına aldık" diyenler; Cumhuriyetimizi "reklâm arası" ve "90 yıllık enkaz" olarak niteleyenler iktidarda…
Bu iktidarla, ulusal birlik ve bütünlük ruhu güçlendirilebilir mi..? HAYIR…
Dolayısıyla, ulusumuzun birliğine, ülkemizin tümlüğüne ve devletimizin tekliğine sahip çıkmak ve savunmak, ancak ve ancak ATATÜRK'ün tasarımı ve öncülüğünde gerçekleştirilen Türk Devrimi'ne, ATATÜRK ilkelerine, Kuvay-ı Milliye ruhuna, Kemalizm'in dinamizmine ve Cumhuriyetimizle birlikte başlatılan aydınlanma ateşine sahip olmakla olanaklıdır.
Bu değerleri yüreğinde ve kafasında bir bayrak gibi dalgalandıracak kuşaklar yetiştirebilecek bir eğitim ve öğretim sistemine, yani ATATÜRK'ün kurduğu, "Eğitim ve Öğretim Birliği" sistemine yeniden dönüş, ön koşuldur...
Bunun tek yolu vardır: İktidara yürümek…
Dursun ATILGAN
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı |